ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > Batman ilimizle ilgili olarak, petrol arama ve işleme tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki araştırma önergesinin aleyhindeki konuşması
09.06.2009

Batman ilimizle ilgili olarak, petrol arama ve işleme tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki araştırma önergesinin aleyhindeki konuşması

YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Meclis Grubunun gündeme alınmasına ilişkin vermiş olduğu, Batman ilimizle ilgili olarak, petrol arama ve işleme tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte, hiçbirimizin çevreye ve doğaya ziyan veren, insan sağlığını tehdit eden hiçbir faaliyet ve oluşumu kabul etmesinin elbette ki söz konusu olamayacağını buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Ancak bu ve benzer sorunlar sadece Batman ilimizin değil bütün illerimizin, dolayısıyla ülkemizin ve dünyamızın en önemli meselelerinden birisidir. Elbette ki Batman ilimizin de sıkıntıları, oradaki sanayi tesislerinin atıklarının bölge insanının sağlığına yönelik tehdit ve olumsuzluklar tespit edilmeli, üzerine gidilmeli ve çözümlenmelidir. Ancak sadece Batman ilimizin değil diğer bütün illerimizin de insan sağlığı, çevre ve dolayısıyla toprak, bitki, su ilişkileriyle ilgili diğer pek çok problem ve sıkıntıların da üzerine samimiyetle gidilmeli ve çözüm yolları bulunmalıdır. Dolayısıyla, Batman'da yaşayan insanlarımıza da insanca yaşayacakları bir ortam elbette ki acilen sağlanmalıdır.

Bu konularda ise, hepimize olduğu gibi en başta yedi yıldır tek başına ülkeyi yönetenlere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.

Bugün ülkemizde uzun yıllardan beri çevre ve doğa katliamlarına karşı pek hassas olunmadığı hepinizin malumudur. Özellikle son yedi yıldır ülkemizi yöneten AKP İktidarı, ne yazık ki her konuda olduğu gibi çevre ve doğa zenginliklerimizin korunması, geliştirilmesi yönünde de beklenen hizmetleri yapmamıştır. Tam aksine, tarım topraklarımızı ve ormanlık alanlarımızı elden çıkartacak yasal düzenlemeleri yapmaktan çekinmemiş, kendi siyasi çıkarları için kişi ve şirketlere yönelik kanun tasarılarını sayısal çoğunluğuyla Meclisten geçirmeyi bilmiştir.

Örneğin, 5831 sayılı Tapu Kanunu'yla, 2/B olarak adlandırılan, orman özelliğini yitirmiş alanların imara açılmasını, bütün itiraz ve haklı sebeplere ve daha önce Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine rağmen, bir oldubittiye getirmek suretiyle vermiş oldukları değişiklik önergesiyle geçirmişlerdir.

Yine, benzer şekilde, 111 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nda değişiklik yaparak, birinci sınıf tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasının kanun yoluyla önünü açmışlardır.

AKP İktidarının sayısal çoğunluğuyla Meclisten geçirdiği bu ve benzer tasarı ve tekliflerle, özel firmalara ve haksız yere yerleşim yerlerinde, sahil ve ormanlık alanlarda işgalci konumunda bulunan pek çok kişi ve şirkete büyük kazançlar temin ettirilmiştir.

Tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasına izin verilmesinin yanı sıra, özel firma ve şirketlere yönelik özel yasalar çıkartılmak suretiyle, bu yüce Meclis milletin menfaatlerinden ziyade şirketlerin menfaatleri için, maalesef, çalıştırılmıştır.

Diğer taraftan, çevre ve çevreyi koruma etkinlikleri ve toplantılarında ise AKP İktidarının yönetimi, içi boş, sloganvari sözlerle milletimizi aldatmaktan ve oyalamaktan da bir türlü vazgeçmemişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, güzel sözlerle, dokunaklı ve etkili cümlelerle çevreci olunmadığı, doğanın dengesinin, ekolojik sistemlerin, insan ve diğer bütün canlıların sağlığının özel gün ve toplantılarda yapılan konuşmalarla da korunamayacağı hepinizin malumudur. Yıllardan beri ülkeyi tek başına yönetenler, çevre, doğa ve tabiat zenginliklerimize karşı yapılan ve yapılacak olan saldırıların önüne geçecek temel bazı önlemleri almayıp, aksine, ekolojik dengeyi bozacak, doğal zenginliklerimizi tahrip edecek yasaları çıkarmaya uğraşırlarsa, elbette ki, aldatıcı ve oyalayıcı bir iktidar olarak er veya geç bu millete hesap vermekten de kurtulamayacaklardır.

Değerli arkadaşlar, diğer taraftan, çevre sorunlarını genel manada üç ana bölümde ele almak mümkündür. Bunlar, bütün dünyamızı ilgilendiren küresel sorunlar, ülkemizi ve bölgemizi ilgilendiren bölgesel sorunlar ve yaşadığımız yer ve mekânlarla ilgili mahallî sorunlar olarak karşımıza çıkan çevre problemleridir.

Bütün insanlığı tehdit eden küresel çevre sorunlarının başlıcaları iklim değişmesi, sera etkisi, ozon tabakasının incelmesi ve hızlı nüfus artışıdır. Dünyamız, âdeta bir canlı gibi hassas eko sistemlerden meydana geldiği için, küresel çevre sorunlarının sonuçlarından bütün canlılar birlikte ve bununla birlikte, elbette ki, insanlar da etkilenmektedir. Bu nedenle, bu sorunlar, sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları tehdit etmezler, bütün insan ve canlıların sağlığını ve geleceğini de tehdit ederler. Bölgesel sorunlar ise, daha çok ortaya çıktıkları ülke ve bölgedeki eko sistemleri ve dolayısıyla, bölge insanlarını da ziyadesiyle tehdit eden sorunlardır.

Bunların en önemlileri ise bölge ekosistemlerinin ve mikroklima alanlarının tahribi ve biyolojik zenginliğin kaybolmasıdır.

Mahallî çevre sorunlarına gelince: Bunlar, diğer sorunları da tetikleyen çok önemli sorunlardır. Daha çok ortaya çıktığı yerleri tehdit eden mahallî çevre sorunlarının başlıcaları; atık maddeler, çöpler, sanayi ve kimyasal atıklar ile zehirli atıklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre, bütün canlıların yaşamında çok önemli bir rol oynamaktadır. Nüfusun artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.

Çevre sorunları, özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan birisi olmuştur. Kuşkusuz bu durum çevre sorunlarının daha önce var olmadığı anlamına da gelmemektedir.

Nüfusun artışı, kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler gibi nedenlerle çevreye bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artışlar meydana gelmiştir. Çevre kirliliği, başlıca, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çevre sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını, katı atık kirliliği olarak şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeye kadar genişletmiştir.

Çevre sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerinde de ciddi tehditleri, çeşitli önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıklardan bazılarının ölümlerle sonuçlanması her geçen gün daha da fazlalaşmaktadır.

Çevre kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar da çok çeşitlidir. Bu hastalıklardan belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek hastalıkları, çeşitli kanser vakaları, çeşitli göz hastalıkları, kolera gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklar, işitme bozuklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilmektedir.

Bu hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümle sonuçlanan vakalara da yol açmaktadır.

Çevre kirliliğinin zararlı etkileri sadece canlı varlıklardan da ibaret değildir. Zararlı etkiler cansız varlıkların üzerinde de kendisini göstermektedir. Çevre kirliliği hava kirliliğinde olduğu gibi binalar, araç ve malzemeler üzerinde de olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir. Çevre kirliliğinin boyutlarının ve ziyanlı etkilerinin artması kalkınma ve büyüme çabalarında çevre konusuna olan duyarlılığı artırmıştır. Bu çabalar özellikle "Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarını karşılamak." olarak ifade edilen "sürdürülebilir kalkınma" kavramının gerek ulusal ve gerekse uluslararası boyutta önem kazanmasına neden olmuştur. Bu ise kalkınma ve büyüme çabalarında doğa ve çevrenin azami ölçüde korunmasına yönelik titizlik göstermek gerektiğinin ne kadar önemli olacağını ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, netice olarak, konuşmamın başlarında da belirtmeye çalıştığım gibi çevre duyarlılığı, çevre sorunları, doğal ve tabii zenginliklerimizi muhafaza etmek, korumak ve geliştirmek elbette ki hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Ancak -ülke ve bölge coğrafyamızı tehdit eden küresel kirlenmelerin yanı sıra- ormanlarımız, doğal bitki örtümüz, tarım topraklarımız, akarsularımız, biyolojik zenginliğimiz ve diğer tabii kaynaklarımız özellikle ve en başta bugün ülkemizi yönetenlerin birinci derecede korumak ve kollamak zorunda olduğu varlıklarımızdır. Dolayısıyla son yedi yıldır ülkemizin mevcudiyetine tek başına hükmeden Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının bu güzel Anadolu coğrafyamızı kendi siyasi ve ticari çıkarları için tahrip edecek kanun tasarı ve tekliflerini çıkartmaktan artık vazgeçmesini altını çizerek hatırlatmak istiyorum.

Ülkemizin ve dünyamızın sağlık ve huzur içerisinde yaşayabileceği çalışma ve hizmetleri hakkaniyetle yapabilecek iktidarlara bir an evvel kavuşabilmesi temennisiyle sözlerime son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum.

,